Çocuk bu evrede dil ile iletişim sağlamaya başlar. Dil ile iletişim, söylenilenleri anlama, sözcükleri telaffuz etme ve anlamlı sözcükleri bir araya getirmeyle olur. Çocuk bu evrede bunları başarır.
Dil ile iletişim, sosyal ilişkiler bakımından önemlidir. Çocuk, okula gitmeden önce bilip bilmediğini, basit ve karışık sözcükleri okuduğunda anlama ve ayırt etme kapasitesine sahip olmalıdır. Çocuklar sözcükleri daha çok taklit yoluyla telaffuz ederler ve 3 yaşına kadar birçok sözcük öğrenirler. Ancak, doğru olarak telaffuz etmede az ilerleme gösterirler. Söyledikleri, aileleri dışındaki kişiler için pek anlaşılır değildir. Bu da çocuğu anlaşılmazlığa ve düş kırıklığına uğratır, kızdırır ve huysuzlandırır.
Kişisel faktöre bağlı olarak vokal mekanizmanın az gelişmesi çocuğun telaffuzunu kısmen geciktirebilir. Ayrıca, ailenin yardım ve rehberliği etkendir; aile üyelerinin anlaşılır ve sade bir dille konuşması çocuğun telaffuzunu kolaylaştırır.
Çocukların telaffuz etmesi harflere göre de değişir. En erken telaffuz edilen ünsüz harfler t, p, m, n; ünlü harfler de a, e, i olur. Telaffuzu zor olan ünsüz harflerin başında s, z, v, r, g sayılabilir. Çocuklar ihtiyaç duyduklarında yeni sözcükler öğrenirler. Yeni sözcükler öğrenme, doğrudan doğruya veya büyüklere sorarak da gerçekleşir. Çocuk, yalın nesne ve kişisel isimler ile al, tut, ver gibi basit fiilleri kolay öğrenir. Buna karşılık ben, benim, bana, benim gibi sözcükleri doğru olarak, yerinde kullanmada zorlanırlar.
Kız çocuklarının sözcük dağarcığı, erkek çocuklarına nazaran fazladır. Kelime haznesinin fazlalığı, bireyin sosyal statüsü ve kişisel gelişimi açısından bakıldığında son derece önemlidir. Sözcük dağarcığı zengin olan çocuklar, toplumla sosyal ilişkilerini daha kolay sağlar ve etkin olurlar. Buna karşılık, sözcük dağarcığı fakir olan çocuklar, konuşmalarında ve dertlerini dile getirmede yeterli sözcük bulamazlar. Bu nedenle, kendisinin anlaşılmayan bir kişi olduğunu ya da karşı tarafın kendisini anlamak istemediğini düşünerek hayal kırıklığına, uğrar, duygusal çatışmalar yaşar ve bocalar.
Çocuklar, 2 yaşında iki sözcüklü cümleler kullanırken, genellikle 4 yaşında cümle kurmayı tamamlarlar. Ancak, çocukların uzun ve karmaşık cümleler kullanabilmeleri 9-10 yaşlarına kadar devam, eder.
Çocukların sözcük telaffuzunda ve sözcük dağarcığının genişlemesinde radyo ve televizyonun önemi büyüktür. Ayrıca, dil gelişiminde sosyal çevreninde çok etkisi vardır. Sosyal kültürel ve eğitim düzeyleri yüksek olan ailelerin çocukları daha erken ve daha iyi konuşurlar. Bu anne, babalar daha iyi ve düzgün, konuştukları için, çocuklarına daha iyi model olmaktadırlar. Çocuk yuvalarına giden çocuklar, sosyal ilişkiler deneyiminde daha fazla bulunduklarından, bu çocukların konuşmaları daha iyi gelişir. Çocukların konuşmaları cinsiyete göre de değişir. Kız çocukların konuşmaları, erkek çocuklarına nazaran daha iyi ve ileridir.
Konuşmaya bir başka etken de zeka düzeyidir. Bu, genellikle iki yaşından sonra saptanır. Zeka düzeyi (IQ) düşük olan çocukların konuşmaları gecikir. Buna karşılık, konuşmaları yaşıtlarından üstün olan çocukların zeka düzeyleri genelde yüksektir. Ayrıca, uzun süreli şiddetli hastalıklar geçiren çocuğun konuşması gecikir. Yine anne baba, sosyal ilişkileri az olduğundan çocuğun isteğini anında karşılama çabası içine gireceğinden konuşmanın gecikmesi normaldir.
Çocukluğun bu evresinde anne baba, çocuğun her sorduğu soruya doğru yanıt vermeli ve onunla beraberce gezip gördüğü yerlerle ilgili açıklamalarda bulunmalıdır. Çocuğu daha çok konuşmaya teşvik etmeli ve konuştuğunda cesaretlendirmelidir. Çocuk, 3-4 yaşına kadar sözcükleri doğru olarak telaffuz edemeyebilir veya daha büyüdüğünde sözcükleri cümlede doğru olarak yerinde kullanmayabilir ve yanlışlıklar yapabilir. Böyle durumlarda, komik oluyor diye çocukla alay edilmemelidir. Bu, çocuğu suskunluğa götürür ve çocuk konuşmamayı tercih eder. Böyle bir çocuk büyüse de, ileride kendine güveni gider ve dil bakımından yetersiz kalabilir. Çocuklar hata yapa yapa, deneye deneye doğruyu ve gerçekleri öğrenirler.
Dil hataları ve konuşma bozuklukları çocuğun büyümesine rağmen devam edip gidiyorsa, bunda çevresel faktörlerin rolü olabileceği gibi, bu durum vokal mekanizmaya da bağlı olabilir. Vokal mekanizmaya bağlı olarak dudak ve dişlerin şekilsizliği, kasların zayıflığı ve çocuğun az işitmesi iyi konuşmaya engeldir. Çevresel faktörlere bağlı olarak duygusal kırıklıklar ve çatışmalar, çocuğun konuşma bozukluğuna neden olabilmektedir. Örneğin, kekemelik bu evrede ortaya çıkmaktadır.